Soma’da 301 maden işçisi kardeşimizi kaybettiğimiz katliamdan 4 yıl 2 ay sonra katliam hakkında açılan dava sonuçlanmış oldu. Davanın başından bu yana tek bir dert vardı: İşçi kanıyla beslenen düzen ve patronlar kurtarılmalıydı. Nitekim öyle oldu.
Katliamın yaşandığı maden ocağı işletmesi, patronu pek çok sorumluluktan kurtaran bir taşeronluk hukukuyla işletiliyordu. Soma Holding A.Ş. taşeron firma olarak sahnedeydi. Uygulanan sistem rödovans (üründen pay alma) olarak sunuldu, oysa uygulanan bir taşeron sistemiydi. İşletmeyi taşerona vermiş olan devletin de patronla birlikte ortak sorumluluğu vardı.
Yani katliamdan dönemin hükümetinin bakanları ve Başbakan sorumluydu.
Madenlere ruhsat verme yetkisini kendisine bağlayan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, asıl işveren TKİ (Türk Kömür İşletmeleri)’nin bağlı olduğu dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız ve iş güvenliği denetimlerini yapmakla yükümlü yine o dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik katliamın birinci dereceden sorumluluğunu taşıyorlardı.
Ama Soma Katliamı davasında yargı başından itibaren bu sorumlulukları görmezden geldi.
Sermayenin yargısı ilk önce AKP’yi kurtardı.
Bugün ise yine aynı yargı Soma Katliamı davasında 301 kişinin ölümünden doğrudan sorumlu olan Soma Holding patronları, baba-oğul, Alp ve Can Gürkan’ı koruyan bir karar aldı. Soma Holding A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı, tüm faaliyetlerin sorumlusu baba Alp Gürkan hakkında beraat kararı verilirken oğul Can Gürkan hakkında verilen ceza ise, yattığı süre de göz önünde bulundurulduğunda, indirimlerle beraber yakın zamanda tahliye edileceği anlamına geliyor.
Soma Holding A.Ş.’nin sahibi sermayedar aile göstermelik bir ceza kararı ile kurtarıldı.
Sömürü düzeninin adaleti bu kadar oluyor.
Zenginlere suç işleme özgürlüğü tanıyan, iktidara yakın olanları cezadan koruyan bir hukuk düzeni işliyor ülkemizde.
Halkın adalet talebinin gerçekleşebilmesi için tam da bu düzeninin değişmesi gerekiyor.
Özelleştirmelerle peşkeş çekilen madenlerin, demiryollarının işçiler ve emekçi halkımız için birer ölüm tuzağı haline getirildiği bu piyasacı düzenin değişmesi gerekiyor.
İşçilerin hayatının hiçe sayıldığı, iş cinayetlerinin “kader” diye yutturulmaya çalışıldığı bu gerici sömürü düzeninin değişmesi gerekiyor.
İnsan yaşamının para ile ölçülmediği, alınıp satılmadığı, insanın insanı sömürmediği bir düzen…
Soma’da adalet için böyle bir düzen gerekiyor.